Mustafa Sefa GÜZEL / Youth Think Tank Yönetim Kurulu Üyesi
Geçtiğimiz Ramazan ayında Yetim Vakfı aracılığıyla kumanya, bayramlık ve fitre dağıtımı için Burkina Faso’daydım. Bu güzel seyahat ile ilgi almış olduğum notları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Seyahat yaklaşıyor ve ilk defa Afrika yolculuğuna çıkacak olmam heyecan ve merak duygumu uyandırıyordu. Belgesellerdeki siyahi insanların ülkeleri acaba nasıldı?
Seyahate çıkmadan ülkeye girebilmek için Burkina Faso’nun zorunlu tuttuğu sarıhumma aşımızı olmamız gerekiyordu. Bunun için eşimle beraber seyahat sağlığı merkezinden randevu alarak aşımızı yaptırdık. Aşı yapıldıktan sonra aşı kartımızı yanımızdan ayırmamamız gerektiği söylendi. Aynı zamanda sağlık merkezinden seyahat boyunca kullanmanız gereken sıtma ilacı da verildi. Doktor tavsiyesi olarak da etken maddesi yüksek sinek kovucuların da yanımızda bulunmasının faydalı olacağı belirtildi.
Vakıf aracılığıyla e-vizemiz ve uçak biletlerimiz alındıktan sonra yola çıkmaya hazırdık. Sıcaklığın gündüz 40, gece 20 derece civarı olduğunu bildiğimiz için çantamızda yazlık kıyafetleri tercih ettik. Vakıftan orada dağıtmamız için hediye ve vakıf yeleklerinin olduğu çanta verilmişti. Bu çanta içindeki eşyaları kabin içine almamız gerekiyordu çünkü Afrika uçuşlarında uçak altına verilen eşyaların 2-3 gün sonra diğer uçakla gelebilme ihtimali vardı. Bunu göze alamayacağımız için acil olmayan eşyalarımızı uçak altına verip diğerlerini kabin içine aldık.
Yaklaşık 6.5 saat sürecek keyifli bir yolculuk sonunda akşam saatlerinde Burkina Faso’nun başkenti Vagadugu’ya indik. Havalimanı girişinde vize, aşı kartı ve pasaport kontrolleri yapıldı. Uçak altına verilen çantamızın da gelmiş olması bizi sevindirmişti. Bizden 2 gün sonra gelen Türk ekibin uçak altına verdikleri bagajlarının gelmediğini duyunca şanslı olduğumuzu hissettik.
Havalimanı çıkışında partner kuruluştan gelen Yakup Bey ile tanıştık. Bizlere Burkina Faso’da kendisi ve ekibinin yardımcı olacağını söyledi. Kendisi üniversite eğitimini Türkiye’de aldığını, eğitim hayatından sonra ülkesine hizmet etmek için döndüğünü anlattı. Vagadugu’da OSEH yardım ve eğitim kurumunda idarecilik yaptığını söyledi. Bizleri havalimanın yakınındaki otele götürüp programla ilgili kısa bilgi verdi. Otelde üstümüz ve eşyalarımız arandıktan sonra odalarımıza yerleştik.
Burkina Faso’ya gelişimizin 2. günü sabah Abdurrahman Bey eşliğinde partner kuruluş olan OSEH’in merkezine gittik. Abdurrahman Bey de üniversite eğitimini Türkiye’de tamamlayıp ziraat mühendisi olarak ülkesinde hizmet etmeye başlamış.
Araçla otelden 15 km uzaklıktaki merkeze yaklaşık 40 dakikada gittik. Yolculuk esnasında ana yol harici ara sokaklar toprak yoldu. Yollardaki motosiklet yoğunluğu ulaşımın belkemiğinin motosiklet olduğunu gösteriyordu. Sorduğumuzda imkânı olanların ilk olarak motosiklet aldığını, ehliyete de ihtiyaç olmadığını söylediler. Yolda giderken insanların giyim şekilleri ile seyyar satıcıların çokluğu dikkat çekiyordu. Burdaki insanların çoğu rengarenk kumaşlardan dikilen kıyafetler giyiyordu. Çok farklı ve orijinal bir kültürün içinde olmak heyecanımızı arttırmıştı. Acaba daha neler görecektik…

Burkina Faso; Batı Afrika’da bulunan, %60 ı Müslüman, 23 milyon nüfuslu, denize kıyısı olmayan; Mali, Nijer, Benin, Togo, Gana ve Fildişi ile komşu kara ülkesi. 1960 yılına kadar Fransız sömürgesi olan ülke Yukarı Volta ismi ile anılıyormuş. 1983 yılına kadar siyasi belirsizlikler yaşayan ülkenin ismi devrim neticesinde Burkina Faso (onurlu insanlar ülkesi) olarak değiştirilmiştir. 31 Ekim 2014’te Thomas Sankara suikastını düzenleyip bir darbeyle iktidarı ele geçirdikten sonra 1987’den beri Burkina Faso’yu yöneten uzun süreli diktatör Blaise Compaoré, kitlesel bir ayaklanmayla devrildi. 2022’de genç yüzbaşı İbrahim Traore darbe ile yönetimi ele aldı. Şu an Traore’nin, Fransız sömürüsü ve ülkedeki terörle mücadele ettiği görülmektedir. Terörle mücadele ederken Türkiye’den de Bayraktar Akıncı ve TB2 aldığı bilinmektedir.
Ramazan kumanyası, fitre ve hediyeleri dağıtmak için merkezden yola koyulduk. Ülkenin kuzeyine doğru yol alırken kendimi gerçekten belgeselin içinde gibi hissediyordum. Yolda ihtiyaç için benzin istasyonundan içecek ve yiyecek alma için durmuştuk. Çerez olarak tanıdık gelen kajuyu tercih edecekken raflarda kurutulmuş çekirgeleri fark ettim, hatıra olması ve denemek için bir paket de ondan alıp yolumuza devam ettik. Araca geçtiğimizde Abdurrahman Bey’in de çekirge alıp yemeğe başladığını gördük. Söylediğine göre çekirge yüksek protein kaynağı olduğundan spor yapanlara birebirmiş 🙂

Köye vardığımızda kumanyalar önceden getirilmişti. Karışıklık ve izdiham olmaması için kimlere kumanya ve fitre verileceği belirlenip dağıtım kartları verilmişti. Kartını gösteren kumanyasını ve fitresini alabildi. Ortamı bir anda şenlendiren yine çocuklar oldu. Götürdüğümüz hediye ve balonlarla oynayan çocuklar sıcak havanın altında bizi serinleten görüntülere sahne oldu.

Tekrardan merkeze dönerken yolda ülke ile ilgili sohbetimiz esnasında ülkede milli park olup olmadığını sorduk. Vahşi hayvanları doğal ortamlarında görmek istemiştik. Şu an bölgenin terör bölgesi olduğu ve güvenilir olmadığı için gidemeyeceğimizi söylediler. Aslında fillerin her sabah beslenmek için bir yoldan yürüdüğünü ve o saatlerde görülebildiğini öğrendik. Ancak biz devamındaki planlamızdan dolayı bu fırsatı kullanamadık. Bunun yerine terörün olmadığı bir bölgede timsahların yaşadığı bir köy olduğunu ve oraya gidebileceğimiz söylendi. Bu teklif hepimizi heyecanlandırmıştı.
Burkina Faso’da 3. günümüzde sabah tekrardan OSEH merkezine geldik. Burada erkenden gelen yüzlerce çocuk vardı. Çocuklar masalarda kendileri için hazırlanmış bayramlıkları almak için heyecanlı bir şekilde bekliyordu. Kız çocukları genelde elbiseler giymiş ve saçlarını tokalarla süslemişti. Bayramlıklar dağıtıldıktan sonra biraz dinlenmek için merkezin içine klimanın olduğu bir odaya geçti. Klimanın ne kadar büyük bir icat olduğunu bir kez daha anlamış olduk :). Akşamüzeri merkezde kumanya ve fitre dağıtımı yapıldıktan sonra iftar için beklemeye başladık. Gün hem sıcak hem yorucuydu ama kimse şikâyetçi değildi.


4. günümüzde öğleden önce biraz şehir turu yapacak ve timsahların olduğu köye gidecektik. Otelden 1,5 saat uzaklıktaki köye doğru yola çıktık. Burkina Faso’da gözlemlediğimiz kadarıyla ana yollar hariç ara yolların tamamı toprak, bu da varılacak yer yakın bile olsa süreyi ve konforu etkileyebiliyor. Bazı zamanlar yolda giderken kendimizi safari yapıyormuş gibi hissediyorduk. Köy yolunda küçük yerleşimlerin içinden geçerken çöle yakın iklimde bu kerpiç evlerde nasıl yaşıyorlar diye düşündük. Timsahların yaşadığı bölgeye gelince bu işlerle ilgilenen birkaç kişi bataklık gibi bir su birikintinin kenarında bekliyorlardı. Rehberimiz aracılığıyla timsahları görmek istediğimizi söyleyince ellerine üç tane tavuk alıp önümüze düştüler. Belli bir alana geldiğimizde tavukları sopaların ucuna takıp sallamaya başladılar. Birkaç dakika içinde irili ufaklı 15 20 civarı timsah karaya doğru çıktı. Bu bizi bayağı heyecanlandırmıştı. Timsahların doğal ortamında onlara bu kadar yakın olmak hem ürkütücü hem heyecan vericiydi. Burkina’da her soyun veya köyün bir tür inanç olarak seçtikleri hayvanları varmış. Bu köyün de timsahmış. Dediklerine göre insanlara zarar vermiyorlar, ama canlı tavuğu nasıl yediğini görünce teke tek kalsak ne yapar bilemedim açıkçası.

Köyden ayrıldıktan sonra el sanatlarının yapıldığı çarşıya gittik. Çarşıda hayvan ve insan figürlerinin olduğu ahşap oymalar gerçekten çok orijinal duruyordu. Bölgeye has resim, kıyafet ve müzik aletlerini de çarşıda görmek bize iyi ki ziyaret etmişiz dedirtti.


Buradan hatıra olarak birkaç parça eşya aldıktan sonra market ve pazarın olduğu şehir merkezine gittik. Pazarda sebze ve meyvelerin olduğunu gördüm ama beni en çok şaşırtan elinde satırla o sıcağın altında et doğrayan kasaptı. Markette genelde her ihtiyaca göre ürünler var ama bunlara ülkenin ne kadarı ulaşabiliyor tartışma konusu.

Bugün Burkina’daki son günümüzdü, gece 4.30’da biletimiz vardı. Akşam şehir merkezindeki bir mahallede külliye olarak kullanılan alanda hem kumanya dağıtımı hem iftar vardı. Alana doğru giderken güneşin tozdan bir kayısı gibi görünmesi çok dikkatimizi çekiyordu. Sahra çölünün sınırındaki ülke olan Burkina’da rüzgârlar çöl tozlarını şehre yoğun bir şekilde taşıyor ve bu da güneşi rahat bir şekilde bu haliyle görmemize neden oluyordu.


İftara yakın kumanya, çocuk paketi ve fitre-zekat dağıtımı yapıldı. İftar yapıldıktan sonra veda vakti gelmişti. Otelimize gidip toparlanmadan önce yerli mango ve papaya meyvelerinden de biraz aldık. Artık eve dönüş için hazırdık. Rehberimiz ve bizimle ilgilenen arkadaşlarla helalleştikten sonra havalimanına vardık. Sıkı bir arama ve kontrollerin ardından uçağımızdaki yerimizi aldık. İmsak vaktine kısa bir süre olduğu için THY kabin ekibi hızlı bir ikramın ardından bizlere rahat ve keyifli bir yolculuk geçirmemizi sağladı. Eşimle beraber böyle anlamlı bir seyehat yapmak benim için hayatımda unutamayacağım özel bir zaman dilimiydi.