Emre IRMAK / Youth Think Tank Yönetim Kurulu Üyesi
Moskova ve St. Petersburg Gezisi
Moskova ve St. Petersburg gezime dair izlenimlerimi aktarmaya devam ediyorum. İlk yazımda Rusya’daki genel toplumsal yapıya, savaşın insanlar üzerindeki etkilerine ve günlük yaşama dair gözlemlerime yer vermiştim. Bu yazımda ise, gezdiğim şehirler olan Moskova ve St. Petersburg’un tarihi ve kültürel mirasını ele alacağım.
Moskova: Tarihin ve Gücün Sembolü
Rusya seyahatimize Moskova’dan başlıyoruz. Moskova malum olacağınız üzere Rusya’nın başkenti ve en büyük şehri olmasının yanı sıra, tarihin en önemli merkezlerinden biri olarak dikkat çekiyor. Şehirde birçok tarihi yapı ve müze bulunsa da, ziyaret ettiğim ve özellikle bahsetmek istediğim üç önemli nokta var: Kızıl Meydan, Devlet Tarih Müzesi ve Kremlin Sarayı.
Kızıl Meydan
Moskova’nın kalbi sayılan Kızıl Meydan, şehrin en ikonik noktalarından biri. Meydan, geçmişten günümüze Rusya’nın en önemli olaylarına tanıklık etmiş, devlet törenlerinden askeri geçitlere kadar birçok tarihi olaya ev sahipliği yapmış bir yer. Rusya’nın en büyük ulusal bayramı olan zafer bayramı (9 Mayıs) bu meydanda kutlanıyor ve Rusya adeta bu meydandan dünyaya gövde gösterisinde bulunuyor. Burada kendinizi adeta bir açık hava müzesinde gibi hissediyorsunuz. Çevresinde birçok önemli yapıyı barındıran meydan, hem büyüklüğü hem de tarihi atmosferiyle etkileyici bir görünüme sahip.

Kızıl Meydan Genel Görünüm
Devlet Tarih Müzesi
Kızıl Meydan’da yer alan Devlet Tarih Müzesi, Rusya’nın en büyük ve en kapsamlı müzelerinden biri. Rus tarihine dair geniş bir koleksiyona sahip olan bu müze, ziyaretçilerine çarlık döneminden Sovyetler Birliği’ne kadar uzanan derin bir tarih yolculuğu sunuyor. Müzenin içindeki sergilenen eserler, Rus kültürünün ve tarihinin zenginliğini gözler önüne seriyor. Özellikle savaş dönemlerine dair bölümler ve çarlık dönemi kalıntıları oldukça dikkat çekici. Devlet Tarih Müzesi’nin arşivinde 5 milyondan fazla öğe ve 14 milyon yaprak tarihi belge bulunuyor. Bu açıdan Rusya Kızıl Meydan’da bulunan devlet tarihi müzesinde adeta arşivini ve tarihi varlığını barındırıyor.

Devlet Tarihi Müzesi Kızıl Meydan
Kremlin Sarayı
Rusya denildiğinde akla gelen en önemli yapılardan biri şüphesiz Kremlin Sarayı’dır. Kremlin, yalnızca bir saray kompleksi değil, aynı zamanda Rus devletinin merkezi konumunda olan tarihi bir kaledir. İçerisinde birçok önemli yapı, katedral ve hükümet binaları yer almakta. Sarayın içine girdiğinizde, Rusya’nın gücünü ve ihtişamını yansıtan muazzam bir mimari ile karşılaşıyorsunuz. Ayrıca burada bulunan çarlık dönemi hazineleri ve tarihi eserler, Rusya’nın geçmişine dair önemli ipuçları sunuyor. Kremlin sarayının ön kısmında Aleksandr Bahçesi’nde bulunan Meçhul Asker Anıtında Rusların Ebedi ateş olarak nitelendirdiği sönmeyen alev de Rusya’nın ve Moskova’nın simgelerinden. 2. Dünya savaşında hayatını kaybeden 25 milyon Sovyet vatandaşının anısını sembolize eden bu ateşin de Ruslar için önemi büyük.

Ebedi Ateş Anıtı Kremlin Sarayı
St. Petersburg: Sanatın ve Tarihin Başkenti
St. Petersburg, Rusya’nın kültürel ve sanatsal merkezi olarak kabul edilir. 1703 yılında Çar I. Petro tarafından kurulan şehir, Batı Avrupa mimarisinden esinlenen görkemli yapıları, sanat galerileri ve tarihi sarayları ile dikkat çekiyor. St. Petersburg’un geniş caddeleri, kanalları ve muhteşem yapılarıyla adeta tarihin, sanatın ve doğanın başkenti olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Nevski Bulvarı ve Konaklama
Şehre adım attığımızda ilk olarak Nevski Bulvarı’na yöneldik. Burası St. Petersburg’un en ünlü ve en hareketli caddesi. Kafeler, restoranlar, mağazalar ve tarihi binalarla çevrili bu bulvar, günün her saati canlı ve hareketli. Nevski Bulvarı üzerinde bir otelde konaklamış olmam, şehrin merkezi noktalarına erişim açısından büyük bir avantaj sağladı. Şehirdeki önemli noktalara yürüyerek ulaşabilmek, atmosferi daha yakından hissetmeme yardımcı oldu. Ayrıca belirmeliyim ki, nevski bulvarını özel kılan detaylardan birisi de; bir çok dünyaca ünlü Rus romanı Nevski Bulvarında geçmekte.. Beni etkileyen romanlardan birisi olan Dostoyevski’nin Suç ve Ceza isimli romanının hikayesi St. Petersburg’da geçiyor.. Romanın baş karakteri Raskolnikov defalarca Nevski Bulvarında yürüyor. Romanın tarifi ile gerçeğin örtüşmesi ve anlatılanlara bizzat şahitlik etmek çok keyifli bir deneyimdi.

Konakladığım Otel’den Nevski Bulvarı Görünümü
Kazan Katedrali
Nevski Bulvarı üzerinde yer alan Kazan Katedrali, ihtişamlı sütunları ve görkemli mimarisiyle oldukça etkileyici bir yapı. Ortodoks kiliselerinin en önemli örneklerinden biri olan bu katedral, içerideki dini ikonaları ve duvar süslemeleriyle ziyaretçilerine mistik bir atmosfer sunuyor. Bu katedral halen aktif olarak faaliyetini sürdürmekte, hatta ziyaretim esnasında dini bir evlenme törenine de şahitlik ettim..

Voskreseniya Hristova Kilisesi (Kanlı Kilise)
Şehrin en dikkat çekici yapılarından biri de Voskreseniya Hristova Kilisesi, yani halk arasında bilinen adıyla Kanlı Kilise. Renkli kubbeleri ve detaylı mozaikleri ile ünlü olan bu yapı, klasik Rus mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Çar II. Aleksandr’ın burada suikasta uğraması nedeniyle “Kanlı Kilise” olarak anılıyor. İç mekânı, eşsiz mozaikleri ve dini sahneleriyle tam anlamıyla bir sanat eseri.

Kanlı Kilise
Saint Isaac Katedrali
Saint Isaac Katedrali, St. Petersburg’un en büyük ve en görkemli dini yapılarından biri. Altın kubbesi ve devasa sütunlarıyla şehrin her yerinden görülebilen bu katedral, içerideki görkemli süslemeleri ve freskleriyle de büyüleyici bir atmosfere sahip. Ayrıca, katedralin tepesine çıkıp şehri panoramik olarak izlemek de eşsiz bir deneyim sunuyor.

Neva Nehri Tekne Turu ve Gece Açılan Köprüler
St. Petersburg, kanalları ve nehirleriyle ünlü bir şehir. Neva Nehri’nde yapılan tekne turu, şehrin en güzel manzaralarını sunan deneyimlerden biri oldu. Özellikle akşam saatlerinde yapılan turlar, şehrin ışıklarının yansımalarıyla oldukça büyüleyici bir hâl alıyor. Ayrıca, St. Petersburg’un meşhur açılan köprüleri de geceleri izlenmesi gereken önemli gösterilerden biri. Nehir üzerindeki köprülerin belirli saatlerde açılması, adeta bir seremoni havasında gerçekleşiyor.

Peterhof Sarayı
St. Petersburg’un en göz alıcı yapılarından biri olan Peterhof Sarayı, adeta Rusya’nın Versay’ı olarak anılıyor. I. Petro’nun yazlık sarayı olarak inşa edilen bu kompleks, bahçeleri, fıskiyeleri ve altın kaplamalı heykelleriyle büyüleyici bir güzelliğe sahip. Sarayın içi kadar, dışındaki peyzaj düzenlemeleri ve ihtişamlı çeşmeleri de oldukça etkileyici.


Hermitage Müzesi
Son olarak, St. Petersburg gezimin en etkileyici duraklarından biri olan Hermitage Müzesi’nden bahsetmek istiyorum. Dünyanın en büyük sanat müzelerinden biri olan Hermitage, içinde barındırdığı binlerce eserle sanatseverler için adeta bir cennet. Leonardo da Vinci, Rembrandt, Van Gogh gibi birçok ünlü sanatçının eserlerini barındıran müze, Rus çarlarının yaşadığı Kışlık Saray kompleksi içerisinde bulunuyor. Müzenin ihtişamı ve barındırdığı sanat eserleri, St. Petersburg’un kültürel zenginliğini gözler önüne seriyor. Söz konusu müzede yaklaşık 3.000.000 (üç milyon ) tablo sergileniyor. Bu haliyle de müze içerisinde en çok tablo barındıran müze olarak Guinness rekorlar kitabına da girmiş vaziyette.

Sonuç olarak, Moskova ve St. Petersburg, tarihi yapıları, sanat dolu atmosferleri ve büyüleyici mimarileriyle unutulmaz bir gezi deneyimi sundu. Her ne kadar Rusya halihazırda savaş halinde olan bir ülke konumunda bulunsa da ilk fırsatta görülmesi gereken bir lokasyon.