Muhammed Emir AKYOL / Youth Think Tank Genel Sekreteri
Gezi yazısı serimizin üçüncüsünü Ürdün’e ayırdık. Bir önceki yazımızda Mısır’a dair bir rehber sunmaya gayret etmiştim. İlgili yazıya dair bağlantıyı buraya ekliyorum (https://ytt.org.tr/col-deniz-ve-nehrin-olusturdugu-essiz-bilesim-kadim-medeniyet-misira-dair-bir-rehber/); okumak isteyenler erişebilir. O gezimizin son noktası Şarm el Şeyh’ti. Başkanımız Mehmet Ali ve politika kurulu yöneticimiz Rıdvan Buğra ile Mısır’dan Ürdün’e geçme kararı aldık. Bunun için Şarm el Şeyh’ten Mısır’ın farklı bir vilayeti olan Nuweiba’ya geçtik. Geçiş için InDrive uygulaması aracılığıyla taksi kullandık. Taksi ücretleri yakıtın ucuzluğu kaynaklı olarak çok makul. O sebeple bu bölgede her yere taksiyle gidilebilir. Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuk sonrasında Nuweiba’ya ulaştık. Nuweiba’dan Ürdün’e geçiş gemiyle. Ürdün’ün Akabe şehrine geçiliyor. Geçiş için AB Maritime şirketinin gemilerini tercih ettik. Yaklaşık 4,5 saatlik bir gemi yolculuğu yapılıyor. Ücretler 2000 Mısır Lirası seviyesinde. Gemiyle seyahat etmek eşsiz bir deneyim tabi. Ancak şunu belirtelim; Nuweiba Akabe hattı genellikle Ürdün’e çalışmak için giden Mısırlılar tarafından kullanılıyor. Gemide çok fazla işçi var. Bölgenin temizlik anlayışıyla bizimki çok farklı. Gemideki lavabolar kullanılmayacak haldeydi, aynı zamanda sabun olayı genel olarak Mısır’da sıkıntılı. Lavabolarda sabun bulamamanız kuvvetli bir ihtimal. Bu bilgileri oradaki insanları, yaşantıyı aşağılamak adına yazmıyorum; biz ekibimizle bu konunun sıkıntısını yaşadık. Benzer rotayı yapacak gezginler yanlarında katı sabun ya da ıslak mendil bulundurabilirler. Akabe Körfezi boyunca, Kızıldeniz üzerinde gerçekleştirdiğimiz 4,5 saatlik yolculuğun ardından Akabe’ye ulaştık. Limanda pasaport kontrolü oluyor. Türk Vatandaşları Ürdün’de vizeden muaf, bordo pasaporta sahip olmanız yeterli. Ancak hal böyle olsa da detaylı bir sorgulamadan geçirildiğimizi belirtmeliyim. Ürdün jeopolitik olarak kritik bir noktada. İsrail’e yakın. Bu sebeple kara güvenliği ülkede çok önemseniyor. Hatta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’nin ülkede karışıklık yaşanmaması adına bölgeye nakdi yardımlarda bulunduğu; üst seviye güvenlik donanımları tedarik ettiği belirtiliyor. Bizim seyahatimizin Mısır’dan yapıldığı ve gemide ağırlıklı olarak mevsimlik işçilerin yer aldığı düşünüldüğünde sorgulamaya maruz kalmak pek garip gelmedi. Neyse ki Amman’dan Ankara’ya uçak biletlerimizi gösterip kurum kimliklerimizi ibraz ettiğimizde polis tehlike unsuru barındırmadığımıza kanaat getirdi ve ülkeye girişimize izin verdi. Bu noktada farklı noktalardan Ürdün’e seyahat ederseniz böyle bir sorgulama olabilir. Ne iş yapıyorsun, kaç gün kalacaksın, nerede konaklayacaksın, neden geldin, nerede çalışıyorsun, otel ve uçak rezervasyonların yanında mı gibi birçok soru size yöneltilebilir. Her soruya sakin bir şekilde yanıt vermeniz yeterli.
Pasaport işlemleri sonrasında Akabe’den çıkışta ilk durağımız Wadi Rum oldu. İlk durağımızın Arapça’daki karşılığı Kum Vadisi. Burası uçsuz bucaksız bir çöl. Bu vadi 2011’den beri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Bölge uzaydan, marstan bir alan gibi de duruyor. Gündüz farklı bir ambiyansı, gece bambaşka bir ihtişamı var. Vadide keçe çadırdan, şişme balondan ve kamp çadırından oluşan konaklama seçenekleri mevcut. Bütçenize göre herhangi birini tercih edebilirsiniz. En azından bir gece konaklama yapmak yerine olacaktır. Akşamın karanlığı ve derin sessizliğinde kumlar üzerinde yürümek; devasa kayaları izlemek; yıldızlara doğru uzanmak yapılacak aktivitelerden sadece birkaçı. Gündüz vakitlerinde ise 4*4 ciplerle vadide safari yapabilirsiniz. Cip sürücüsünü motive edebilirseniz geniş alanda drift yapabilir. Tezahüratlar, besteler tasarlayarak gitmek gerek 🙂
Wadi Rum’da safari yapıp keçe çadırlarda 1 gece konaklıyoruz. 110 Km’lik bir yolculuğunda akabinde Dünya’nın Yeni Yedi Harikası içerisinde yer alan Petra Antik Kenti’ne doğru yola çıkıyoruz. Yol üzerinde Sultan Abdulhamid Han Hazretleri’nin inşa ettiği Hicaz Demir Yolu’nun bir durağına denk geliyoruz. 1908’de inşa edilen bu hat aradan geçen 115 yıla rağmen dimdik ayakta ve turistik bir bölgeye evrilmiş. Ecdadımızdan kalan bu mirasa orada tanıklık etmek eşsiz bir deneyim. Sembolik olarak hatta bırakılan vagonlarda da şanlı bayrağımız dalgalanıyor. Demir yolunun Amman istasyonuna ilişkin bazı görselleri yazının sonuna ekliyorum. Uğrayıp gururlanmakta fayda var.
İstasyona ziyaretimiz sonrasında Petra’ya ulaşıyoruz. Burası 100 Km2’lik devasa bir alan. Giriş ücreti 75 dolar. Geçmişi 2200 yıl öncesine dayanan bu antik alan kayıp cennet olarak da ifade ediliyor. Alan içerisinde parkurlar var. Petra haritasına sahip olmanız işinizi kolaylaştıracaktır. Bunun yanında yürüme mesafeleri çok uzun. Petra’yı gezmek için yaz ayları iyi bir alternatif olmayabilir. Bununla birlikte rahat kıyafetler ve ayakkabılar tercih etmek; sırt çantanızda bol miktarda su ve yedek t-shirt’ler bulundurmanız oldukça önemli. Ziyadesiyle terleyeceğiniz bir alan ancak eşsiz fotoğraflar çıkartacağınız da garanti. Petra’ya dair okumalar yaparak bölgeyi ziyaret etmek de en ideal senaryo. Giriş ücretinin oldukça yüksek olması, alan içerisinde uzun mesafeli yürüyüşler yapmanın zorunluluğu ve hava şartları Petra’yı pek makul kılmamakla birlikte Ürdün’e kadar gitmişken görülmesi gereken bir alan olduğunu söyleyebilirim. Öncesinde ufak önlemler ve hazırlıklar ile doğru mevsimi tercih ettiğinizde eşsiz bir antik şehir. Maddi olanaklarınıza göre alan içerisinde elektrikli araçlar ve develer / atlarla da seyahat edilebiliyor. Aklınızda bulunsun.
Petra Ürdün seyahatimizin son noktasıydı. Buradan Amman Kraliçe Aliye Havalimanına geçerken Lut Gölü’nün olduğu bölgeden geçtik. Buradan da kısaca bahsederek yazıyı nihayete erdireceğim. Göl deniz seviyesinin 422 metre aşağısında. Turistik noktalardan bir tanesi olmakla birlikte ilahi kitaplara konu olmuş. İçerisinde ve çevresinde basit yosunlar dışında herhangi bir canlı yetişmediği için Ölü Deniz olarak da isimlendirilen bu alana erişim için saatlerce iniş yapmanız gerek. Fazlasıyla da virajlı bir yol. Aynı zamanda etrafında, yanında yöresinde bir yerleşim yok. Lut Kavmi’nin helak olma hadisesiyle doğrudan ilintili; üzerinden asırlar geçse de yüksek bir noktadan alana bakmak açıklayıcı oluyor. Bunun yanında Lut Gölü oldukça tuzlu, yüzmenin kolay dalmanın zor olduğu bir kaynak. Aşırı tuz içermesi ve farklı kimyasallardan meydana gelen yapısı suyun ayrıştırılarak kimyevi maddelerin elde edilmesi imkânını doğurmuş. Su içerisinde farklı çeşitlerde minerallerin yer aldığı söyleniyor. Biz akşam saatlerinde bölgeden geçiş yaptığımız için bu kadar gözlemleyebildik. Gündüz saatleri daha net gözlemlere mahal verebilir.
Dönüşümüz de Amman’dan Ankara’ya oldu. Özellikle Pegasus Havayolları’nın uygun biletler sattığı aralıkları takip etmekte yarar var. Ürdün 2-3 günde etraflıca gezilebilecek bir alan. Ürdün’e dair önerilerim özetle şu şekilde:
- Aşırı güneşte kavrulmamak için bahar ayları seyahat için ideal.
- Petra’ya gidecekseniz muhakkak rahat giysiler tercih edin; yedek kıyafetler ve su yanınızda bulunsun.
- Bölgedeki para birimi dinar. Birimler küçük ancak Türk Lirası karşılığı yüksek. Harcamaları buna göre planlamak işlevsel olacaktır.
- Akabe’de Kızıldeniz’e dalış yapılabilir.
- Hicaz Demir Yolu’nun Amman durağında muhakkak bir mola verip fotoğraf çekinin, şanlı bayrağımızı kadraja eklemeyi unutmayın.
- Wadi Rum’da gündüz safari, gece de serin kumlarda yürüyüşü ihmal etmeyin.
Görsel 1: Wadi Rum’da Gece Vakti. Farklı Bir Gezegendeymiş Hissiyatına Kapılmamak Elde Değil

Görsel 2: Wadi Rum’da Keçe Çadır. Çöl Ortasında Otel Hizmeti

Görsel 3: Wadi Rum’da Ucu Bucağı Belirsiz Çöller: Ciple Safari İçin Tüm Koşullar Hazır

Görsel 4: Petra’dan Bir Kesit

Görsel 5: Hicaz Demir Yolu Amman Durağı: Bayrağımız Dalgalanıyor
