Muhammed Emir AKYOL/Youth Think Tank Genel Sekreteri

Sosyal medya platformlarında çokça paylaşılan bir video var. Abraham Twerski’nin aktardığı ıstakozların büyüme serüveni. Videoyu buraya ekliyorum.

Istakozlar sert kabuk içerisinde yaşayan narin ve yumuşak hayvanlardır. Kabukları oldukça serttir ve bu kabuk genişlemez. Dolayısıyla ıstakoz büyüdükçe kabuk onu sıkıştırır, baskı yapar ve ciddi ağrılara sebebiyet verir. Istakoz da hem büyüyebilmek hem de bu acıyı ödünlemek için bir kaya altına gizlenir ve kabuğunu kırar. Kaya altına gizlenmemesi avcı balıklar tarafından açık hedefe dönüşmesi gibi bir sonuç da doğurabilir. Kayanın altında ciddi acılar çekse de kabuğunu kırar ve yeni boyutlarına uygun bir kabuk üretir. Istakoz büyümeye devam ettikçe bu döngü tekrarlanır.

Su içerisinde yaşayan bir canlının büyüme serüveni bizim için büyük öğretiler barındırıyor. Istakoz büyüyebilmek için benliğinden bir şeyi kırıp yenisini üretiyor, bunu yaparken de acı çekiyor. Yani gelişebilmek için güllük gülistanlık bir ortam yok. Kabuğu kırma süreci ıstakozu dış tehditlere açık hale getiriyor, bulunduğu ortamdan geriye çekilmesini mecbur kılıyor. Buradan ne anlamalıyız?

Her insan yaşam döngüsü içerisinde stresli zamanlar yaşar. İş hayatında, aile bağlarında, yakınlarımızla imtihan edildiğimiz çokça sahnenin aktörü oluruz. Karşımıza çıkan zorluklarda kimi zaman hayıflandığımız da olur. Neden benim başıma geliyor, gün yüzü göremeyecek miyim, herkes mutlu mesut; sürekli sınanan benim..

Esasında doğduğumuz andan itibaren bize gül bahçesi vadedilmemişti. Bir parça dijital mecraların telkini, bir parça da insanın güzel deneyimler yaşama arayışı sebebiyle başımıza gelen musibetlere, birtakım imtihanlara direnmekte zorlanıyoruz. Dünya hayatı bir sınav olduğuna ve imtihanların ardı arkası kesilmeyeceğine göre karşılaştığımız güçlüklere farklı bir pencereden bakmanın zamanı gelmiş olmalı.

Istakoz misalinde olduğu gibi stresli zamanlara sıklıkla muhatap kalmanız büyümenin bir işaretidir. Bu ifade salt optimistik perspektifin ötesine geçmeli. Zorluklar karşısında göz yaşı, kırgınlıklar, umutsuzluk girdabına düşme, toplumdan geri çekilme istediği, anlamsızlık hisleri gibi çokça negatif durum yaşanır. Kapatıp gitsek ya deriz. Bunlar anlık, o durumun gerektirdiği normal ifadeler olmakla birlikte kronik bir şekilde bu ifadeleri serlevha edinmek en büyük handikap olarak karşımıza çıkar. Karşılaştığımız zorlukları gelişimin bir enstrümanı olarak kullanmak büyümenin en temel işaretidir. Esasında o esnada nahoş hislere gebe olan imtihanınız sizi hayatın daha farklı bir evresine hazırlayan yol arkadaşı olabilir. Uygun metotlarla çözdüğünüz her zorluk sizi daha güçlü yapar. En nihayetinde problem çözme işi bir parça ustalaşmayı gerektirir, ne kadar çok sorun çözersek o sorunun türevi farklı problemlerle karşılaştığımızda sudan çıkmış bir balığa dönmeyiz.

Bunun tam aksi senaryoda ise sorunlardan kaçmak yer alır. Istakoz kabuğunu kırmamayı seçse büyüyemeyecek. Ancak bedeni mevcut kalıba sığmadığı için acı çekmeye devam edecek. Bir anlamda gerçekleşmeyen bir potansiyel var. Demek ki sorunlardan kaçmak, sorumluluk almamak gelişimin önündeki en büyük engel. Bir taraftan da var olan sorunları çözmenin ötesinde bu neden beni buldu, neyi yanlış yaptım ki, hep benim başıma gelir gibi serzenişlerin kronik hale gelmesi de büyümenin önünde en büyük engel.

O halde yaşadığımız zorluklara yeni bir evreye geçişin anahtarı gözüyle bakabiliriz. Gelişim yolu gül bahçeleriyle dolu değil. Aksine bol miktarda diken ve belki de kaktüslerle serili bir yol. Yazımızı popüler bir sözle nihayete erdirelim:

Zor zamanlar güçlü insanlar üretir. Güçlü insanlar ise iyi zamanlar üretir.

İyi zamanlar zayıf insanlar üretir. Zayıf insanlar ise zor zamanlar üretir.

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir