Karmaşık ve kaotik bir dönemde yaşıyoruz. Bölgesel savaşlar, krizler, salgın hastalıklar, önü alınamayan teknolojik gelişmeler, bunalan depresif halklar, kitlesel göçler, değişen dünya dengeleri ve çözülemeyen (ya da çözdürülmeyen) siyasi krizler… Tüm bunlar olurken dünyanın nereye gideceği meçhul. Herkes bir yere bakıyor ve aynı şeyi söylüyorsa, muhtemelen yanlış yöne bakıyoruz. Belki de birileri dikkat dağıtıyor ve insanların istedikleri gibi düşünmesini sağlıyor. Tam da burada akla Rusya, Çin, ABD ve AB geliyor.

ABD ile Çin gerçekten düşman mı? Sovyetler ve ABD arasında olduğu gibi bir soğuk savaş izlenimi verse de böyle düşünmememiz gerekiyor. Hatta böyle düşünmemizi isteseler bile. Akıllı bir serdar her ihtimali düşünür; para akışını, kar-zarar oranlarını, uzun ve kısa vadede olacakları hesaba katar. Çünkü yeni dünya düzeninde para en güçlü enstrüman; salt askeri güç ise bunu kullanacak sanatçıdır.

Mesela İsrail’in sermaye gücü ABD’nin askeri etkisiyle anlam bulurken, Katar’ın sermayesi sadece bir güvenli liman arayışında e bu da yalnızca sahiplerine konfor sağlıyor; İsrail gibi kitleleri yönetme hazzını değil. Parayı takip edersek, maskelerin ardındaki yüzleri görebiliriz. Hatta ABD ve Çin arasındaki gizli flörtü bile. Yıllarca süren pasif agresif politikaları, aralarındaki gayrimeşru ilişkiyi gizlemek için olabilir. Üstelik bu ilişkinin bir gayrimeşru birkaç çocuğu da oldu: Bunlardan birisi “kitlesel göç“‘.

Bu çocuk, Avrupa ve Türkiye’nin başına bela ediliyor. Başta iş gücüne ihtiyaç duyan AB ve Türkiye gibi ülkelerin hoşuna gitse de gelişen teknoloji ve demografik dalgalanmayla verdiklerini faiziyle geri alır hale geldiler. Çünkü iş gücü azaldı, sermaye elini çekti ve yokluk çeken halklar, gayrimeşru ilişkinin çocuğunu yoksulluğun sebebi olarak gördü.

Peki, ya sonra? Gelişen ve kendi içinde çelişen bu yeni dünyada önümüzdeki 20-30 yılı tahmin etmek zor. Ancak zulme mukavemet gösterenlerin torunları olarak şunları söyleyebiliriz: ABD ve Çin, önlerine aldıkları Avrupa pastasını güçleri oranında paylaşacaklar. Kitlesel göç ve Rusya savaşı korkusuyla Avrupa’dan çıkmak isteyen donanımlı kitleye ABD kucak açacak. Tıpkı Nazi Almanyasından kaçan akademisyenlere açtığı gibi. Avrupa’daki aşırı vergi yükü ve bitmeyen sendika haklarıyla hantallaşan ve yeni pazar arayışına giren şirketlere ise Çin kucak açacak. Olası bir Rusya-Avrupa savaşında parçalanan Rusya toprakları da Çin’e bonus olacak.

Çin, ‘gollumvari’ para ve sermaye sevdasına göre politika kurarken; ABD, yapay zeka ve biyodijital insan nesliyle yeni dünyaya 1-2 adım önde girmeyi hedefliyor. Bu süreçte de donanımlı zeki son insan doğal insan nesline ihtiyacı duyuyor, böylece yapay zekayla tamamen değişen dünyaya hızlı bir giriş yapacak. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Doğunun en doğusunda Çin, batının en batısında ABD…

Bir Zülkarneyn gerek her ikisine de; zulme mukavemet gösterip adaleti tesis için.

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir