Fatih AYBAR / Çiftçilik, Gıda ve Kırsal Kalkınma Politika Kurulu Yöneticisi
İki toplum tipi vardır. Biri üreten toplum diğeri tüketen toplum. Tarih bize göstermiştir ki üreten, tüketene her zaman galip gelmiştir.
Ülkemizdeki mevcut toplum yapısına baktığımızda çoğunlukla üretenden ziyade tüketen bir yapıya bürünmüş durumdayız. Bu tüketim alışkanlığı bizi hazıra alıştırırken bu durum öyle bir raddeye gelmiş ki somut bir ürünün ötesinde fikir dahi üretmekten imtina eden bir duruma gelinmiştir.
Nerede yanlış yapıyoruz sorusunun cevabı belki de en temelden kaynaklanıyor. Öyle ki ebeveynler çocuklarını okula gönderirken; “Oku kendini kurtar”, “Büyük adam ol çok para kazan” tarzında telkinlerde bulunmaktalar. Ve bu telkinler ile üniversiteye gelen gençler “Nasıl en kolay yoldan para kazanırım?” derdine düşüp eğitim hayatlarını tamamlıyorlar. Halbuki anne ve babaların çocuklarına üretkenlik yetisi kazanabilecek tavsiyelerde bulunmaları ve gençlerin ona göre kendilerini geliştirmeleri gerekmez mi?
Problemin başka bir nedeni de geniş kapsamlı düşünememek için bize dayatılan düşünce kalıpları içerisine girmemiz. Bu kalıplar gençlere kaybetme korkusu aşılamaktadır. Fakat unutulmamalıdır ki hayatta kaybetmek yoktur. Ya kazanılır ya da öğrenilir. Bu öğrendiklerimiz bize kalan tecrübelerdir. Tecrübe; koyduğumuz hedefe doğru ilerlerken kat ettiğimiz adımlardır; bunlar parayla satın alınamayacak kadar kıymetli bir hazinedir. Dolayısıyla risk almadan ve geniş kapsamlı düşünmekten korkmamak gerekir. İnsan düşündükçe çevresine faydalı olur.
Bir başka sorun insanların çözüm odaklı düşünmemeleridir. Sadece sorunları dile getirip, sorunlardan yana şikayetçi olurken o sorunlara herhangi bir çözüm üretmemenin ülkemize hiçbir fayda sağlamadığını yılladır görmekteyiz. O yüzden sorunların tespiti kıymetlidir. Bundan daha kıymetlisi ise tespit edilen sorunlara çözüm üretebilmektir.
Yukarıda saymış olduğum sorunların yanında üretici toplum olmamanın tehlikesinden bahsetmek istiyorum.
Kanaatimce en büyük tehlike dışa bağımlı olmak. Bu dışa bağımlılık mazlum coğrafyaların en büyük ümidi olan Türkiye’mizin elini kolunu bağlayacak bir etkendir.
Cenabı Allah’a şükürler olsun ki azınlıkta da olsa bu sorunların ve tehlikenin farkına varanlar mevcuttur. Nitekim yerli otomobil, yerli uçak, yerli genotipe sahip hayvan ırklarımız ve daha niceleri üretilmektedir. O yüzden ümitvar olmalı ve daha çok çalışmalıyız.
Yazımın başında belirttiğim gibi üreten, tüketene her zaman galip gelmiştir. Ve bizler mazlum coğrafyadaki insanlar için galip gelmeliyiz.