Rıdvan Buğra ÖZDEMİR / Hak ve Hürriyetler Politika Kurulu Yöneticisi

“Irkçılık aşırılıktır. Onunla nerede karşılaşılırsa karşılaşılsın, abartılmış benlik imgeleri ve diğerlerinin aşağılanan imgeleri, şiddetli ve hatta yıkıcı dışlama, radikal baskı, aşırı nefret veya abartılı karalama yapılarak gerçekliğin tek taraflı ve aşırı çarpıtılmasıyla uğraşılmak zorunda kalınır.

Irkçılık, en başta sağduyudan uzaklaşılan sürekli aşırılık olarak ifade edilir. Toplum algısında ise; insanlığın “temel kötülüğü” ve “belası”, bir “hastalık” ve “sanrı”, Modern Çağ’ın “sapkınlığı”, toplumun “virüsü” veya “yok edilmesi gereken bir musibet” olarak tanımlanmaktadır.”

Christian Geulen’in “Irkçılığın Tarihi” adlı eserinde tanımlandığı üzere, ırkçılık, biyolojik farklılıkları temel alarak insanları kategorize eden ve bu farklılıkların toplumsal, kültürel ve politik üstünlük veya aşağılık anlamına geldiğini öne süren bir düşünce sistemidir.

Keza ırkçılığın tarih boyunca farklı şekillerde ortaya çıktığı ve insanlık tarihinde derin acılar bıraktığı da bilinmektedir.

Zira Antik Çağ’da ırkçılık, biyolojik farklılıklardan ziyade kültürel ve etnik farklılıklara dayanıyordu. Örneğin, Yunanlar ve Romalılar, diğer kültürleri “barbar” olarak nitelendirerek kendilerini üstün görürlerdi. Orta Çağ’da ise dini ayrımlar ön plandaydı. Müslümanlar ve Hristiyanlar arasındaki çatışmalar, din temelli ayrımcılığın önemli örneklerindendi. Yeni Çağ’da sömürgecilik ile birlikte biyolojik ırkçılık kavramı güçlendi. Avrupalılar, Amerika, Afrika ve Asya’daki yerli halkları sömürgeleştirirken, bu halkların biyolojik olarak daha aşağı olduklarını savundular. Böylece bu dönemde Afrikalılar köleleştirildi ve transatlantik köle ticareti ortaya çıktı. Son olarak Modern Çağ’da bilimsel ırkçılık ve eugenics (soyaçekim) teorileri yaygınlaştı. 19. yüzyılda sosyal Darwinizm’in etkisiyle ırkçılık, bilimsel bir temele oturtulmaya çalışıldı. Burada ise en önemli ve acılı örnek Adolf Hitler’in Nazi Almanya’sı oldu.

Bununla birlikte ırkçılıkla beraber incelenmesi gereken üç kavram daha var. Bunlar “Ayrımcılık”, “Ön Yargı” ve “Milliyetçilik”.

Ön yargı belirli bir gruba yönelik adil olmayan genelleme eğilimidir. Yani bir okyanustan bir damla alıp tüm okyanusu anladığımızı sanmak, bir insana yönelik hislerimizi o insanın ait olduğu gruba atfetmek, tanıdığımız birkaç kişi üzerinden bir ülkeye, bir etnik kökene ait tüm insanları yargılamaktır.

Ayrımcılık ise ön yargının hayata geçirilmiş halidir. Her ne kadar önyargı ayrımcılığı, ayrımcılık ise ırkçılığı doğurmada bir faktörse de ve bu üçü birbirini besleyen bir kısır döngüyü doğurmaktaysa da unutulmamalıdır ki ırkçılık, ayrımcılığın daha sistematik halidir.

Şimdi gelelim asıl meselemize, milliyetçilik ya da Türkiye’de milliyetçilik nedir ve yukarıda yapmış olduğumuz tanımı ile ırkçılıkla eş anlamda mıdır?

Türkiye’de milliyetçilik ya da Türk milliyetçiliği, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden itibaren milliyetçilik akımlarının etkili olmaya başlaması, imparatorluk içindeki farklı etnik grupların bağımsızlık taleplerinin artması ile milliyetçi hareketleri körükledi. Böylece Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte, Türk milliyetçiliği, ulusal kimlik ve bağımsızlık üzerine yoğunlaştı. Günümüzde ise milliyetçilik anlayışı, ulusal birlik ve bütünlük vurgusuyla öne çıkmakta, genellikle etnik köken üzerinden ayrımcılığı değil, ulusal kimlik ve kültürel birliği ön plana çıkarmaktadır.

Zira üst kimlik anlayışı olarak “Türk”lük ve Türk milliyetçiliği, biyolojik ve fiziksel farklılıkları, kültürel farklılıkları, dini ve mezhepsel farklılıkları ve sair tüm çeşitlilikleri homojen bir şekilde kendi içerisinde yoğurmakta; ortak ve tek devlet, vatan, bayrak ve netice itibariyle tek milleti meydana getirmektedir.

İşte tam olarak bu sebeple olacak ki Türkiye’de MİLLİYETÇİLİK ≠ IRKÇILIK.

Ancak unutulmamalıdır ki içinizde derinlerde gizlenen ırkçılık hastalığı hiçbir zaman açığa çıkmayacak. Bu sebeple hastalıktan korunmak sizin elinizde, sorunlarımızın nedeninin belirli bir ırka ait olan insanlar olmadığı, bu sistemin çarklarını döndürenler olduğu bilincine ulaştığımızda IRKÇILIK HASTALIĞINI YENMİŞ OLACAĞIZ.

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir