Muhammed Emir AKYOL / Youth Think Tank Genel Sekreteri
LGBT meselesi bir süredir dünyanın gündeminde yer alıyor. Bu meseleye dair riskler, ülkemizi içerisine alan tehditler üzerine çokça köşe yazısı, tartışma ve rapor var. Psikiyatrist Dr. Mustafa MERTER tarafından kaleme alınan Hekaton’la Son Tango kitabı cinsiyetsizleştirme projesinin kökenlerine dair adeta bir tez işlevinde. İlgili eserler, yazılar, politika analizleri okuma alışkanlıkları sebebiyle herkese ulaşıyor mu bir bilinmez. Bu noktada TRT World tarafından Şubat 2024’te yayınlanan gerçek renkler (True Colours) belgeseli adeta imdada yetişiyor. Röportaja dayalı ve 6-10 dakika arasında sürelerde yer alan içerikler izleme aktivitesinin zirveye çıktığı bir dönemde farkındalık kazanmak isteyenler için baş ucu niteliğinde olabilir. Bu yazımızda belgeselin önce çıkarttığı temaları ele alacağız. YouTube’da Türkçe altyazılı versiyonları da hazır edilmiş. Vakit kaybetmeden konuya girelim.
Belgeselin yapımcısı Halil Sümerkan Anadolu Ajansı’na verdiği demeçte belgeselin hikayesini aktarıyor. Londra’da ikamet eden Sümerkan bilhassa Birleşik Krallık, Kanada ve Amerika Birleşik Devletlerinde LGBT lobilerinin aktifliğini vurguluyor. İlgili ülkelerde bu konu üzerine konuşmaya başladığın anda hedef tahtasına oturtulma, sosyal baskılara maruz kalma gibi sorunlarla karşılaşıldığı; farklılığı teşvik kisvesi altında biyolojik yapıyı tahrip edecek ilaçların kullandırıldığı yapılan çıkarımlar arasında. Bunun yanında LGBT eğiliminin fıtrata ters ve mantıksız olduğu ilgili ülkelerdeki çoğu kişi tarafından bilinse de baskılar ve yıldırma politikaları sebebiyle sessiz kalındığı belirtiliyor. Belgeselin çıkış noktası da burası: Bu projenin “cool” olmadığını duyurmak.
6 bölümden oluşan belgeselde 6 farklı hikaye var. Hikayelerin kahramanlarından beşi yabancı uyruklu, biri ise Türk. Aslında bu bile LGBT meselesinin küresel bir rahatsızlık olduğunu kanıtlamaya yeterli. 14 yaşındaki çocuğunu gözünün önünde kaybeden bir annenin feryadından yayınları sebebiyle ötekileştirilen bir akademisyene; ergenlik karmaşasıyla cinsiyet değiştirip pişman olan bir kadından okuldan atılan bir öğretmene uzanan yelpazede farklı hikayeler söz konusu. Cinsel suçlardan mahkum edilenlere verilen Lupron ilacının aleni bir şekilde çocuklara verildiği bilgisi ise kan dondurucu. Experimental Generations isimli bölümde cinsel kimliğiyle ilgili kafa karışıklığı yaşayan çocuğa mail aracılığıyla ilaçları nasıl alabileceğinin aktarıldığından söz ediliyor. Bununla birlikte eğitim yuvası okulların aleni bir şekilde toplumsal cinsiyet anlatısı adı altında cinsiyet değişikliğini teşvik ettiği belirtiliyor. Bu süreçte ebeveynlerin saf dışı ve çaresiz bırakıldığı da ayrıca vurgulanıyor. Sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamalarındaki gruplar üzerinden kimliği belirsiz yetişkinlerin çocukları yönlendirdiği de notlar arasında. Durumun vahameti açısından bu örnekler bile kafi. Meselenin özgürlükle, toplumsal cinsiyetle açıklanmaya çalışılması da aklımızla alay etmenin ötesinde bir anlama sahip değil. Kimlik arayışı sürecindeki çocukları olmadıkları bir yapıya yönlendirmek, cinsel suçtan hüküm giyen mahkumlara verilen ilaçlara yasa dışı şekilde erişmelerini kolaylaştırmak, erdem ve ahlaklı bireyler olmaları için eğitim aldıkları kurumlarda aleni propaganda yapmak en basit tabirle art niyet ve şer olarak belirtilebilir.
Kişisel gelişim ve motivasyon konuşması yapanlar hayli popüler. Onların anlatısının temel noktasında bir kişinin olmak istediği her şeyi olabileceği, her şeyi yapmaya kadir olduğu yer alıyor. Bu anlatı maalesef LGBT odaklarının sıklıkla kullandığı argümanların tepesinde yer alıyor. Yanlış bedende doğduğuna inanan çocuklar yapacakları değişimle havalı olacaklarına inanıyorlar. Değişim yapana kadar şer odakları onları sonsuz destekliyor. Psikolojik destekten tıbbi yardıma kadar her şey ayaklarına seriliyor. Buhran anı sonucunda değişime giden ve sonrasında pişmanlık yaşayanlar ise yaptıkları büyük hatayla bir başına bırakılıyor. “Detransition” isimli 2. Bölümde özetlemeye çalıştığım hikayeyi gerçekten yaşayan bir kişiden dinleyebilirsiniz.
Bu konuyla ilgili örnekleri arttırmak mümkün ancak burada duralım. Belgesel spordan akademiye, ergenlik sürecindeki kimlik arayışından eğitim öğretim süreçlerine uzanan farklı hikayeleri sade bir şekilde perdeye yansıtmış. Bu konuda söz söylemek, akademik çalışma yürütmek oldukça güç. Lobiler çıkacak her türlü sesi bastıracak güce sahip. Bu noktada çözümü mikro ölçüden başlatmak gerekiyor. Toplumun en mikro yapısı elbette aile. Önümüzdeki 10 yılın aile yılı ilan edilmesini es geçmemek gerekiyor. Aile yılını da yalnızca nüfusun artması yönünde okumak sığ bir bakış açısı olacaktır. LGBT lobileri pusuda bekliyor ve hedefledikleri kitle bilhassa ergenlik evresinde kimlik bunalımı yaşayan gençler. Kimlik arayışı ergenliğin temel gelişim görevi, bu karmaşa doğal. Ancak karmaşa sürecinde ziyadesiyle yalnız kalmak, aile çatışmalarının yoğun olması gençleri radikal kararlara itebiliyor. O halde sosyal medyanın, dizilerin ve kötü niyetli insanların şerrine karşı aile bağlarındaki safları sıklaştırmak çok kıymetli. Çocukların sorunlarıyla hemhal olmak oldukça değerli. Bu mesele aile bağlarını güçlendirerek aşılabilir. Ergenlik fırtınalı bir dönemdir ve fırtınalar elbet diner. Fırtına dindiğinde tahribatın onarılmaz boyutta olmaması için dümende olan ebeveynlerin ilgi, alaka, anlayış ve empatiye sahip olması elzem. Gençlerimizi kötü niyetli odakların insafına bırakmayalım.
Selametle.
Belgeselin Türkçe Altyazılı Formatlarına Erişmek İçin Tıklayın:
Deney Jenerasyonu: https://www.youtube.com/watch?v=rV_bmBo6j6E&ab_channel=MeseleLGBT
Kadın Sporları: https://www.youtube.com/watch?v=YJkDeVyqRCY&ab_channel=MeseleLGBT
Linç Edilme: https://www.youtube.com/watch?v=PEeP59BvI7s&ab_channel=MeseleLGBT
Lobi Faaliyetleri: https://www.youtube.com/watch?v=xX8pqxJDzrQ&t=56s&ab_channel=MeseleLGBT
Akademik Özgürlük: https://www.youtube.com/watch?v=rZiyZp_SYGc&ab_channel=MeseleLGBT
Esas Cinsiyete Dönüş: https://www.youtube.com/watch?v=iWMo1D6V1LI&ab_channel=MeseleLGBT