Muhammed Emir AKYOL / Youth Think Tank Genel Sekreteri
İletişim: muhammedemirakyol@gmail.com
Aktüel ve hayatın içinden bir kavramla daha karşınızdayım. Haftalık 1 frekansla yazı rutinimi sürdürmek istesem de bir süredir yeni konu bulmakta zorlanıyordum. Birkaç gün önce fikirleri benim için serlevha niteliğinde olan kıymetli bir isimle yaptığım sohbet esnasında ilham geldi ve yüksek lisans tezimde ele aldığım kavramı tahlil edeceğim bir yazı tasarladım. Bugün teknik tabirine vakıf olmasanız da gündelik hayatta sıklıkla yaşadığınız bir durumu inceleyeceğiz. Kavramımızın teknik karşılığı akış. İngilizce olarak ifade etmek gerekirse flow.
Pozitif psikolojinin çatı kavramlarından olan bu değişken esasen insanların güçlü yönlerine odaklanmaları gerektiği kabulüyle türetilmiş. Modern psikoloji genellikle psikopatoloji odaklı; yani depresyon ve kaygı gibi bozuklukları önceleniyor ve bunlar sizde yoksa sağlıklı kabul ediliyorsunuz. Pozitif psikoloji ekolü ise insanın genellikle sağlıklı olduğu ve psikopatolojilerin toplumun sınırlı bir kesiminde nadiren görüldüğü kabulüyle güçlü yönlere odaklanmayı öneriyor. Akış kuramı da bir parça bu kabul üzerine temellenmiş. Bireyi -1’den 0’a getirmekten çok 0’dan +1’e getirerek potansiyel problemler karşısında tahammül seviyesini arttırmak bu ekolde temel düstur diyebiliriz.
Akış kuramının oluşturucu Mihalyi Csikszentmihalyi (soyadını hatasız yazması bir parça güç). Buna göre bazı aktiviteler insana haz ve doyum yaşatır; bazıları ise oldukça sıkıcı gelir. Burada bir aktiviteyi ilgi çekici kılan ve diğerlerinden öne çıkartan nedir sorusu akış kuramının temel önermelerini oluşturuyor. Teknik tabirle iç yapının düzenli hale getirilmesiyle mutluluğa erişme olarak ifade edilen bu kavram aktüel tabirle belirli koşullar altında insanın tüm gücü, enerjisi ve dikkatini ilgili aktiviteye odaklamasıyla mutluluğa erişme olarak belirtilebilir. Bu noktada akış ifadesinin akmaktan geldiğini de belirtelim. Farklı bir anlatımla uğraştığınız aktivite sizin için öyle bir noktadadır ki zaman, enerji ve içsel tüm kaynaklarınız adeta akar. Coşkun bir akarsuda olduğu gibi.
Peki bu akışı sağlamak için hangi koşullara ihtiyaç var? Araştırmacılar 3 sacayağına ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Bunlar sırasıyla net bir hedef, anlık geri bildirim ve becerinize denk düşen zorluk şeklinde (zorluk koşulu sağlanmadığında yaşanacaklar aşağıdaki grafikte). Yani sizin akış deneyimlemeniz için hedefiniz belli olmalı; bu hedef doğrultusunda yaptıklarınızdan anlık geri bildirim almalısınız. Aynı zamanda da sizin becerinizin çok üzerinde ya da çok altında bir zorluk olmamalı. Çünkü bu durum motivasyonu tüketir ya da aşırı zorlanma sebebiyle aktiviteden kopma getirebilir.

Bu koşulları örneklendirmek için şunları belirtebiliriz:
Bir sporcu müsabaka boyunca skora bakarak kazanmak için ne yapması gerektiği yapılandırabilir. Burada anlık ve sürekli geri bildirim koşulu görülmektedir. Benzer şekilde bir piyanist metronom sayesinde dönüt alarak çalma hızını belirleyebilir. Burada da alınan geri bildirimle kişi davranışını şekillendirmektedir. Bununla birlikte ders çalışması gereken ancak nerede ne kadar eksiği olduğunu bilmeyen bir öğrenci net bir hedefe sahip olmaması sebebiyle ufak bir sorun halinde süreçten kopabilir. Bu durum akışın net hedef koşulunun bulunmamasına örnektir. Son olarak beceri zorluk dengesi olmadığında kişide kaygı, sıkılma, tepkisiz kalma gibi durumlar gözlenebilir. Örneğin harfleri yeni öğrenen birinden kompozisyon yazmasını istemek o kişinin becerisi aşacak düzeyde bir zorluğa karşılık geldiğinden kaygıyı beraberinde getirir. Bu da akışın beceri zorluk örtüşmesine örnektir.
Bu örnekler şüphesiz çoğaltılabilir. Ancak şunu belirtelim. Önemli bir iş için masaya oturdunuz ve bir bardak çay aldınız. İşe öyle bir daldınız ki yanınızda dumanı tüten bardağı almak aklınıza bile gelmedi. Belki de saatler sonra eliniz bardağa gittiğinde buz gibi bir sıvıyla karşılaştınız. İşte yaşadığınız şey net olarak akıştır. Bunun yanında size saatlerin dakika, dakikaların saniye ve saniyelerin yıllar gibi geldiği aktivitelerde de akış deneyimlemeniz olası. Burada kişinin pasif olmaması gerektiğini belirtelim. Televizyon ya da dizi izlemek akış kabul edilmiyor bu haliyle. En temel kaide bir zorluğa muhatap kalmanız ancak becerilerinizin bu zorluğu aşacak seviyede olması; hedeflerinizin belli olması ve deneyim esnasında geri bildirim alabilmeniz. İşte bu koşullar net olarak akış yaşadığınızı gösterir.
Yazının hacmini daha fazla arttırmadan birkaç güncel örnekle sonuca geçelim. Gündelik hayatta bizi başarıya götürecek işlerde motive olamamak gibi bir sorunla karşı karşıyayız. Dijitalleşmeyle birlikte dikkat sürelerimiz oldukça azaldı ve bir ülkü adına çaba sarf etmek artık çok daha zor. Bu noktada akış kuramı imdadımıza yetişiyor diyebiliriz. Hedeflere sahip olan, üst basamağa çıkmak için çabalayan ve çevresinden geri bildirim toplayan bireyler şüphesiz motivasyon anlamında sorun yaşamaz ve hedefine ulaşır. O halde girdiğimiz işlerde modern tabirle kendimize challengelar oluşturup limitlerimizi zorlamalıyız. Bunu da kendi sınırlarımızı keşif için yaptığımızda bize sıkıcı ve zor gelen görevler anlamlı bir bütüne dönüşebilir. Yazımı nöroşirurji alanının üstadlarından Prof. Dr. İsmail Hakkı AYDIN’ın bir ameliyat anısıyla nihayete erdiriyorum. Sizce akışın hangi koşulları burada var? Sizin de benzer akış yaşantılarınız var mı? Yorumlara bekleriz :))

“Belki biraz sıra dışı olacak ama ben dünyadaki hiçbir zevki bir beyin ameliyatından aldığım zevke değişmem. 15 – 20 saat, bazen 28 saate varıncaya kadar ameliyat yapıyorsunuz, yemek yemiyorsunuz, çay içmiyorsunuz, o hastayı kurtarmak için uğraşıyorsunuz ama ameliyattan çıktıktan sonra hasta sizin elinizi sıktığı zaman, sorularınıza cevap verdiği zaman, nasılsın diye sorduğunuzda iyiyim dediği zaman, işte o zaman dünyalar sizin oluyor. Dünyanın hiçbir zenginliğine, hiçbir malına mülküne değişilmez.”