Emre IRMAK / Youth Think Tank Yönetim Kurulu Üyesi
Ortadoğu’nun en kırılgan ve karmaşık ilişkilerine ev sahipliği yapan iki ülke olan İran ve İsrail arasında uzun yıllardır süregelen örtülü savaş, son haftalarda açık çatışmaya evirilen bir yapıya büründü. Özellikle 2024 sonları itibariyle tırmanan gerilim, İsrail’in İran’a yönelik nokta atışlı suikastları ve iç güvenlik yapısını hedef alan beşinci kol faaliyetleri ile yeni bir boyuta taşındı. Söz konusu operasyonlar, yalnızca askeri ve istihbarat boyutlarıyla değil, aynı zamanda bölgesel güvenlik dengeleri, psikolojik harp teknikleri ve hibrit savaş stratejileri açısından da incelenmeye değer hale geldi.
İsrail istihbarat servisi Mossad’ın gerçekleştirdiği suikastlar, özellikle İran’ın nükleer ve füze
programlarında kilit rol oynayan bilim insanları ile Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı üst
düzey komutanları hedef aldı. 2020 yılında nükleer fizikçi Muhsin Fahrizade’nin suikastı ile ivme
kazanan bu strateji, son haftalarda tekrar gündeme gelmiş ve geçtiğimiz günler itibariyle Tahran, İsfahan ve Natanz gibi kentlerde en az 5 üst düzey İranlı ismin öldürülmesiyle yeni bir zirveye ulaşmıştır. Bu saldırılar, klasik askeri harekât anlayışından farklı olarak, düşük maliyetli ama yüksek etkili sonuçlar üretmeyi hedefleyen “cerrahi müdahale” (surgical strike) prensibine dayanmaktadır. Genellikle İran içinde konuşlanmış veya sınır bölgelerinde faaliyet gösteren hücreler aracılığıyla yürütülen bu operasyonlar, teknik olarak gelişmiş insansız hava araçları (İHA), yapay zeka destekli takip sistemleri, GPS tabanlı izleme yazılımları ve siber istihbarat teknikleri ile destekleniyor.
İsrail’in son dönemdeki sonuca ulaşan operasyonlarının ardında yalnızca teknik imkanlar değil, aynı
zamanda İran’ın iç yapısına sızabilmiş güçlü bir insan istihbaratı (HUMINT) ağı da bulunmaktadır.
Beşinci kol faaliyetleri — yani bir devletin, düşman devletin içinden, halkı, kurumları ya da kritik yapı
unsurlarını manipüle ederek istikrarsızlaştırma çabası — bu bağlamda oldukça belirleyici hale gelmiş
durumda. Buna ilişkin çarpıcı bir örnek ise yeniden gündeme geldi, Saldırılar her geçen dakika şiddetini artırırken İran Eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın yıllar önce verdiği bir röportaj yeniden gündem oldu. İki ülke arasındaki istihbarat savaşının boyutlarını ortaya koyan röportajda Ahmedinejad, görevi sürecinde İsrail’İn istihbarat birimi MOSSAD’ı yok etmek için bir birim kurduklarını belirttikten sonra, kurdukları bu yapının başına geçirdikleri ismin daha sonra İsrail ajanı çıktığını itiraf etti. Ahmedinejad’ın bu röportajı, 8 aylık hazırlık sürecinden sonra İran’ın kılcal damarlarına kadar operasyon yapan İsrail’in ülke içindeki nasıl yapılandığını ortaya koyuyor. İran güvenlik kaynaklarına göre, son haftalarda tutuklanan birçok kişi, İsrail’e bilgi sağlamakla veya operasyonlara zemin hazırlamakla suçlandı. Bu kişilerin bir kısmı İran Silahlı Kuvvetleri içinde görevli subaylar, bazıları ise sivil kimliğe sahip teknoloji uzmanları olarak belirtiliyor. İsrail’in bu “içerden iş” stratejisi, İran’ın sosyo-politik parçalanmışlığından, etnik-dinsel farklılıklarından ve ekonomik kriz nedeniyle yükselen memnuniyetsizlikten faydalanarak desteklenmektedir.
İsrail, yalnızca fiziksel suikastlar değil, aynı zamanda dijital alanlarda yürüttüğü dezenformasyon
kampanyalarıyla da İran kamuoyunu şekillendirmeyi hedefliyor. Sosyal medya platformları üzerinden
yayılan “deepfake” videolar, psikolojik harp unsurları taşıyan haber içerikleri ve manipüle edilmiş bilgi
akışları ile İran rejiminin halk üzerindeki meşruiyetini zedelenmeye çalışılmaktadır. Bu da klasik beşinci kol faaliyetlerinin dijital dönüşümünü yansıtan bir örnek olarak dikkat çekiyor.
İsrail’in hava saldırıları sonucunda nitelikli ve sivil insan kaybı yaşayan İran rejiminin bir diğer büyük
problemi de yine modern tekniklerle revize edilen ve dijital olarak uygulanan beşinci kol faaliyetleridir. İsrail’in saldırıları ve bu saldırılara mütekabiliyet ilkesi gereği aynı oranda cevap veremeyişi de İran içerisindeki halkın, “rejimin başarısız olduğu ve değişmesi gerektiği” şeklindeki manipülatif söylemin de İsrail tarafından kullanılmasına ve adeta kazanın içeriden kaynamasına sebebiyet veriyor.
İran, İsrail’in saldırılarına karşılık olarak hem siber hem de askeri yollarla mukabele etmeye çalışsa da;
İran’ın bu tür asimetrik operasyonlara karşı koymadaki en büyük zaafı, iç güvenlik zaafları ve devlet
yapısının hiyerarşik fakat gevşek denetimli doğası. Bir başka deyişle, merkeziyetçi yapıya rağmen sahada yeterince hızlı reaksiyon alınamamakta, bu da Mossad gibi çevik istihbarat yapılarının avantajına dönüşmektedir.
İran-İsrail çatışması, günümüz savaş paradigmasının ne kadar evrildiğini gösteren çarpıcı bir örnektir.
Burada karşı karşıya olunan durum klasik anlamda bir savaş değil; bilgi operasyonları, siber saldırılar,
ekonomik sabotajlar, psikolojik savaş ve seçici suikastların iç içe geçtiği bir hibrit savaştır.
Bu savaşın hedefi yalnızca fiziksel imha değil, aynı zamanda karar alıcıları felç etmek, güvenlik
yapılarını çözmek, halkın devlete olan güvenini sarsmak ve uluslararası kamuoyunda psikolojik üstünlük kazanmaktır. Bu bağlamda, İsrail’in uyguladığı “stratejik sabır” ve “belirsizliği avantaja çevirme” politikası, İran’ın daha doğrudan ve tepkisel stratejileri karşısında daha etkili görünmektedir. Ülkemiz açısından da değerlendirilecek olursa, MOSSAD’ın ülkemiz içerisinde de istihbarat faaliyeti yürüttüğü, Beşinci Kol benzeri toplumsal dizayn hareketleri içerisinde bulunduğu da açıkça görülmektedir. MİT tarafından son zamanlarda yapılan operasyonlar da bahsedilen durumu gözler önüne sermektedir.
Milli İstihbarat Teşkilatı ve İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün düzenlediği ortak operasyonla, edindikleri bilgileri İsrail istihbarat servisi MOSSAD’a satan 7 kişi gözaltına alındı.
Gözaltına alınan kişilerden birinin TV’lerde sabah programlarına katılan ve eski bir kamu personeli olan Hamza Turhan Ayberk olduğu tespit edildi. MİT, yaptığı çalışmalar kapsamında, özel dedektif Ayberk’in para karşılığı MOSSAD’a bilgi sızdırdığını belirledi. Ayberk’in, aldığı talimatlar üzerine Türkiye’deki Orta Doğulu şahıs ve şirketler hakkında bilgi derlediği tespit edildi. Bahsedilen ve yakalanan kişinin televizyon programlarına çıkması hususu da son derece dikkat çekici, halkı yönlendirme potansiyeli bulunan ve kendisini dinletebilen şahısların da toplumun meselelere karşı halk bakışını ne denli etkileyebileceği de unutulmaması gereken bir gerçek.
İsrail ile İran arasında yaşanan bu son gelişmeler, modern savaşın doğasının değiştiğini bir kez daha
ortaya koymaktadır. Artık savaşlar yalnızca cephelerde değil, masa başlarında, veri merkezlerinde, sosyal ağlarda ve şehir içi sokaklarda yürütülmektedir. İsrail’in nokta atışlı suikastlar ve beşinci kol
faaliyetleriyle ördüğü operasyonel ağ, devletlerin savunma anlayışının sadece silahlı savunma değil
toplumun algı ve anlayışı ile toplumun temiz yapısını da korumaya yönelik olması gerekliliğini açıkça
göstermektedir.